STRIP DOWN RISE UP: Bir Netflix yapımı inclemesi

28-02-2021 20:00
STRIP DOWN RISE UP: Bir Netflix yapımı inclemesi

Bugün Netflix’te hepimizin görür görmez şaşkınlıktan ve meraktan izlemek için sabırsızlandığı pole belgeseli, Strip Down Rise Up hakkındaki kendi görüşlerimize yer vermek istedik. Burada amacımız izlemeyenler için belgeseli uzun uzun anlatmak değil ama, arada belirli noktalara değinmeden geçemeyeceğimiz için spoiler almamak adına daha fazla okumak istemeyebilirsiniz. Burada yazılanlar tamamen taraflı görüşlerdir :)

Strip down rise up, ünlü pole dans eğitmeni Shelia Kelley’in 6 aylık bir pole dans kampı açması ve farklı geçmişlerden bir grup kadının bu programa katılışıyla başlıyor. Ve ilerleyen dakikalar çoğunlukla katılımcı kadınların geçmiş istismar tecrübeleri, kadınlıkları ile bağ kurmamama nedenleri, acı ve travmalarına dayanan bir paylaşım grubu olarak ilerliyor. Kadınların "pole sayesinde” nasıl susturulmuş yanlarıyla barışacaklarını ve travmalarını aşacakları "içlerindeki erotik tanrıçayı uyandırmaları” gerektiği tembihlenip duruyor. Allahtan bir yerde psikoloji konusunda uzman biri girip "lütfen başa çıkamıyorsanız terapi alın” diyor da, belgeseli izlemeye devam ediyoruz.

Belgeselin genel tonu bize eski kültürlerde yapılan kadın çemberlerini hatırlattı. Kadınların dolunayda buluşup birbirlerini dinledikleri, meditasyon ve şifa ritüelleri yaptıkları ve dans ettikleri çemberlerden tek farkı, bu seremonik dansın direkle yapılıyor olmasıydı. Evet pole dance yapmanın size spiritüel bir aydınlanma kazandıracağı kesin, ama burada dişiliğin ve cinselliğin birbirine karıştırıldığı kanaatindeyiz. Çemberdeki kadınlardan biri, muhafazakâr çevresine bu hobisini nasıl açıklayacağını bilemediğini, cehenneme gideceğinin söyleneceğini, eşine durumu nasıl açacağı konusundaki endişelerini dile getirirken; çemberbaşı Shelia Hocamız eşine lapdance yapmasını öneriyor mesela. Bu izlerken bize oldukça enteresan geldi. Hem Sheila’nın çemberdeki birine yatak odasında ne yapması gerektiğinin tavsiyesini verebilme cüretine şaşırdık, hem de bunun çevresindeki muhafazakarlara anlatma konusunda nasıl bir kolaylık sağlayabileceğini anlayamadık... Dişiliğimizle barışmak ve dişi özümüzü tüm potansiyelimizle yaşamak eşit değildir süper seksi bir şehvet topuna dönüşmek. Ayrıca diyelim ki dönüştük, muhafazakâr çevremizle bu aramızda daha büyük uçurum yaratacak ve üstüne dışlanmamızla nasıl baş edeceğimizi bilemez halde olacağız. Hocam bunun bize ne faydası olacak gerçek hayatta? Bunun yerine Sheila hocamız kendi gücünü ele alma ve toksik insanları hayatından çıkarma konusunda bir bilgilendirme yapıp, kimsenin yatak tecrübesine karışmadan belki bir iki hareket daha gösterecek vakit bulabilirdi.

Buraya kadar belgeseli bokluyormuşuz gibi görünsek de, belgeseldeki "pole dance” altyapısının yeterince ele alınmış olmaması idi bizi üzen. Çünkü bütün bu saydıklarımız, kadın çemberi, travmaları hareket sayesinde aşma, kadınların patriyarka tarafından ellerinden alınmış cinsel dürtülerini utançlarını aşarak geri alma pratikleri, kadın olarak bize çok hitap eden, bizi duygulandıran, bizim için zaten savunduğumuz ve olmazsa olmaz şeylerdi. Belgeselde bu yüzden pole deneyimi yerine öz-şehvet deneyiminin öne çıktığını düşünüyoruz. Ve bu özşehvetin, kapalı kapılar ardında –erkeklerden mümkün olduğunca arındırılarak kadınlar arasında yapılan bir pratik gibi sunulduğunu görüyoruz. Kapalı kapılar ardında ve kadın kadınayken bunları pratik etmek kolay, ama bu gerçek dünyadaki algıları değiştirmez ve biz sadece kendi aramızda gücümüzü elimize alMIŞ gibi hissederiz.

Yani bütün bu belgeselin "dayandırıldığı", prodüksiyon yapılan emek harcanan "empowerment through pole” "pole sayesinde güçlenme” konusunda pole’un yeri sadece "kız kıza seksi dans ediyoruz ve içimizdeki cinsel tanrıçayı çıkarıyoruz oley” seviyesinde kalmak yerine, belgeselde küçük de olsa yer verilen, "Başarılı bir avukatım ama hobi olarak pole yarışmalarına katılıp derece alıyorum”, "eski bir porno aktrisiyim ve şimdi pole yarışmalarına katılıp derece alıyorum”, " bir striptiz performansı izledim, büyülendim ve hayatımı pole’a adadım”, "kocam pole eğitmeni olmamı kaldıramıyordu ben de onu boşadım” gibi ekstrem olsa da GERÇEKTEN patriyarkadan kadın gücünün geri alınması konusunda somut örnek olan hikayeler öne çıksaydı daha tatlı olabilirdi diye düşünüyoruz.

Öyle veya böyle, bir Netflix yapımı olduğu ve total kitleye hitap etmesi için bu şekilde tasarlandığının da bilincindeyiz. Dediğimiz gibi, amacımız belgeseli boklamak değil, sadece BİZCE pole konusunda beklentimizin altında kalmış olması. Yoksa kesinlikle pole endüstrisi görünürlüğü açısından harika ve  kadın gücü ana temasıyla pole ile ilgilenmeyenlerin bile keyifle izleyebilecekleri bir yapım olduğu kanaatindeyiz.

Son olarak değinmek isteriz ki, kadın olarak hepimizin bambaşka tecrübeleri, bambaşka hayat yolları ve görüşleri var. Hepimizinki biricik ve değerli. Bu dünyadaki varlığımızın, fikrilerimizin ve ortaya koyduklarımızın onayı için kimseye muhtaç değiliz. Pole yapıyor olalım veya olmayalım, hepimizin birleştiği nokta, "kadın olma” hakkımızın elimizde olması gerektiği ve onu her birimizin olduğu gibi biricik, içimizden geldiğince ve hesapsızca yaşayabilmek.

PS: Amy Bond’un performansı sırasında çalan, Rupi Kaur’ a ait, bir tecavüz hikayesini ve bedenini geri alışını anlatan şiirinin TEDx performans linkini de buraya bırakalım. https://youtu.be/RlToQQfSlLA

IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.